Liste Erkekleri: Ütopik Prototipler

Liste erkeklerini bilirsiniz ya da bilir misiniz? gerek hollywood'un, gerek masalların hatta farkında olmadan babalarımızın gayri ihtiyari bize ittirdiği olmazsa olmazlar.
iyi eğitim, iyi aile, iyi iş, iyi karakter... tabii ipi kopardığımızdan beri iyi seks, iyi aşk, iyi giyim, iyi bilmem ne(ler).

Şöyle bir aşk hayatıma baktığımda istatistiki pek bir durum yok. adamların hepsinin ortak noktası benim. karakter, kariyer, tip, müzik zevki hepsinin birbirinden alakasız. tsm dinleyeni bir yandan chillout dinleyeni bir yandan metal dinleyeni bir yandan hatta cengiz kurtoğlu falan dinleyeni en başka taraftan dahil olmuş dönem dönem.

Sizi bilemem benim için eğitim, kariyer -başarıyı çekici bulanlardanım ben-, aile -anneye saygıda kusur etmesin ana kuzusu da olmasın/ aile de üni. mezunu olsun bilmem ne-, müzik zevki- temelde aynı şeylere meyil edelim-, politik görüş - farklı noktalarımız olsa da bunda da temelde bir olalım vs vs... absürd takıntılarım var. hak veren olur olmaz onu bilemem benim blogum nasılsa bu gelişine güzel yazarım.

Listede ki her özellik artı puan verir adama. lisede, hadi evlilik meraklısı değilseniz ya da benim gibi aa bu iyiymiş deneylimcilerden değilseniz biraz dikkat edersiniz bu listeye. yavaş yavaş mezuniyetti, işti derken daha bi gözünüze batar bunlar, her eksi alan hane daha çok soğutur adamdan.

bir yandan kurulan aşağı yukarı bir erkek/ilişki prototipi var diğer yandan adama hissedilen karşı konulmaz çekim. biraz allak bulak eder kafayı.

benim prototipin vücut bulmuş halini yıllar önce buldum ben. yok aşık olmadım olduysam da hala inkar ediyorum elimden de kaçırmadım efsane aşkta yaşamadım. kendisiyle 3 ay zorunlu olarak takıldık. neden zorunlu abi yurtdışında yaşıyordu zira. LDR'a olan aşkımı anlamadıysanız tekrar söyliim bana göre uzun mesafe ilişkiler saçmalıktır. yürütene saygım sonsuzsa da ben bir tarafıma güvenmiyorum. (bu abiye bir ara geri dönücem) neyse...

geçenlerde öyle biriyle tanıştım, liste açısından pek iyi özellikleri yoktu beni tatmin etmiyordu en azından. ilk ciddi buluşmamızda zaten pek bir çekim olmadığına da karar verip evet listeye uygun değilse zaten ''klik'' etmeyiz de dedim kendi kendime.

hala emin değilim, birçok şeyimiz uymasına, gelecek vaadetmesine rağmen 'klik' etmedik mi yoksa saçma -ki bana göre çok mantıklı- takıntılarım yüzünden mi 'klik' edemedik...

Sanırım her seferinde bu sefer listemin dışına çıkmicam dememe rağmen hep burnumu bir yerlere sokuyorsam benden de bir halt olmaz.

Şöyle bir yer istiyorum, ''uğraşmanıza, yontmanıza gerek yok, istediğiniz erkek tam da burda alın gidin %100 müşteri memnuniyeti'' mottosunu benimsemiş bir market. imkansızı istiyorum değil mi? bence de kesin öyle...

Aslında mükemmel erkek/ilişki peşinde de değilim. Kafamdaki adam nerede? onu bulamıyorum sadece.

duvara karşı: fuckbuddy

fuckbuddy kavramı almış başını giderken kimi tü kaka deyip, kimi aman hacı süper moduna girerken, e kızlarımızın çoğu ay çok leeeş kıvamındayken bende bir şeyler karalamadan duramadım, nağmelere doyamadım.

tabii sevişmiyorsanız diyecek bir şeyim yok lakin eğer ki vakti zamanında sevişmelere doyamadıysanız, karşılıklı fikir(!) alışverişlerinden hoşnutsanız kendinizi nadasa bırakmak ama isteyerek ama şartlardan zorlamaya başlıyor bünyeyi. böyle bir sinir harbi, böyle bir memnuniyetsizlik, böyle bişiler falan. çekilmez, iğrenç kadınlara dönüyorsunuz. ahlak kumkuması olanlarda ''yavru bi sevişte kendine gel'' demiyor.

fuckbuddy olayına gelirsek, eskiden adı fuckbuddy değildi tabii bunların ''ilişkimiz belirsiz''ci adamcıklardı bunlar, ilişkiye asla hazır olmayanlar. halbuki ben gerçek mutluluğu gülüyoruz, eğleniyoruz, sevişiyoruz ötesine katlanamamcılarda buldum. tabii duygusallığı da bir köşeye fırlattım.

fırlatışlar, her zaman o kadar kolay olmuyor. arada tutulduğum, arada acaba çift olaydık mik-kem-mel olmaz mıydık diye düşündüklerim olmadı değil. sevdiceklerin en uyuz benim en sevdiğim huyum herhalde olmayacak ortamdan, adamdan bir şekilde uzaklaşmam. 1 haftalık mazoşitlik sınırındaki acı çekmeden sonra doğan güneşe dönmem, öyle bir sessizlik, öyle bir başlangıç aşaması, fingirdemelere doyamama durumu...

konu bu değil aslında, konu bu kadar boka batırılan fuckbuddy müessesi. klimalı aile salonu tadında bir kavram bu aslında. bir adama kendini, çevreni vs tanıtmak istemiyorsun ona mecalin yok, kıskançlıklar, karşılıklı yontma işlemleri için de şevk yok.

sonuçta zamanında sevişilmiş, duvardan duvara vurulmuş, gayet iyi anlaşılan,eğlenilen ama olmayacağını bildiğin bir adet ex alıyorsun ya da sevişilmiş, doruklara tırmandırmış ama uzun vadede işe yaramaz birini alıyorsun
bir iki muhabbet, bir iki orgazm, bir iki orgazm sigarası, sonra keyfe göre yatıya kalıyor ya da evden sepetleniyor. pijamalarını çekiyorsun, dondurmanı alıyorsun oturup dizini izliyorsun. sinir stres artık yok. muhteşem bence.

arkalardan bir iki nağme duyar gibiyim, ama o sana çiçek almicak, ama o sana sarılmicak seviştikten sonra fln diye... benim için sıkıntı yok. zira erkeklerin olay sonrasında bana dokunmasından, sarılmasından nefret ederim yatakta oturup ıvır zıvır geyik yapmak, bir sigara içmek ya da ne biliim kıçını dönüp yatmak daha güzel geliyor bana. çiçek zaten alınmasın hiiiç dert değil. kendime istersem alırım 3 gün sonra solup atmaya kıyamicam bir köşede çüricek bir şey için masraf gereksiz. (yine de şu meyve sepetlerine tav olabilrim bak.)

velhasıl, fuckbuddy candır. geçen gün geldi kendisi oturduk bir iki bir şey içtik muhabbet ettik, olay sonrasında yayılıp, piyasaların durumunu tartışırken 2 sigara tellendirdik, duşa girdik, iki muhabbet sonra evden çıktı. yaptım kahvemi aldım çikolatamı oturdum grey's anatomy izledim. hayatımda huzurlu olduğum anlardan biriydi. minik kedi bacaklarıma dolanıyor, bir boxer bir tshirt oturuorum sıfır tasa.
fuckbuddy candır can!

patronla nağme!

bir süredir o konuyu mu yazsam bunu mu yazsam diye düşünüp duruyorum. biraz da yoğundum buaralar aslında. iş değişikliği vs sallapati gidiyor hayatım. ama iş değişikliğinin en güzel yanı genç patronlar. yok yok geleceğim nokta ayartılacak patronlar değil. patronlarla sınırlar, patronla ilişkinin batırıp çıkardıkları vs.
öyle çok hayatı sömürmüş biri değilim. iyi aile, iyi eğitim, başlangıçta bir iş, bir sürü iyi kötü ilişki, 4-5 sağlam arkadaşlık kıvamında gidip geliyor hayatım. şimdi yazacaklarım daha çok gözlemle alakalı sanırım - e biraz da vardır benim de burnumu soktuğum nağmeler tabii ki-.

patronla aşk ve hatta aşkı geçtim seks, pek tavsiye edilen bir şey değil. tabii tavsiyeyi kimden alıyoruz bunu da düşünmek lazım. avcı ruhlu bir arkadaşınızsa amacı/tavsiyesi farklı,amazon ruhlu bir arkadaşınızsa çok başka olur konuşulan konular. sanırım ben amazona daha yatkınım aman paramı kazanayım, aman kimseye muhtaç olmiim bu tarz naneler, ama patronu beğeniyorsak da hay hay buyursun gelsin, baştan aşağı prensipte değilim.

ama patronla meşk biraz rahatsız edici sanki, aradaki çizgi nerde başlıyor nerde bitiyor, adam bir sürü kadına fingirderken sana da göz kırpıyor, iş icabı mı yoksa iş(!) icabı mı? ne icabı şimdi bu? hele bir de abayı yaktıysanız buyrun bir de burdan yakın, zira o hararet sönmez başka türlü, iyice harlamak gerek ateşi.

yakışıklı ve yaşça yakın patronlarıma tek tek basaraktan bade süzerekten göz kırpıyorum ama zaten ayrı yerlerdeyiz bunu da biliyorum. yine de burdan hepsini öpüyorum tekrardan.

biterken, var olan birkaç patronla meşk eden tanıdığımın sonları hiç iyi bitmedi, parasını almadan çıkanlar, adamın binbir sevgilisinin yanında 3. sınıf metres rolünü oynayanlar vs. ya eşeğinizi sağlam kazığa bağlayın, ya da patronunuzu fantezilerinizde yaşatın. gerçek hayat sana kazığı sokuyor yoksa anacım.

paylaştıkça güzelleşiyorum

Bookmark and Share